İğne Oyası

İğne Oyası

6,765 Görünteleme / / 0 Yorum

Bir kördüğüm ile bazen mutluluk, heyecan, aşk, sadakat, bazen de öfke, acı, hasret anlatılabilir mi? İğnenin iplikle buluşarak attığı kördüğümlerle işlenen desenlere nice anlamlar yüklenebilir mi? Her motifin gizli bir mesaj ilettiği bu meziyete Türk kadını yüzlerce yıl öncesinden vakıf olmuş. Gelinler, kayınvalideler özellikle yemenilerinin kenarlarını süsledikleri iğne oyalarıyla, tüm yaşanmışlıkları ve de yaşamak istediklerini renk ve desenleri kullanarak aktarmaya çalışmış. Duyguların, oyaların ilmeklerinde anlam bulduğu bu coğrafyada Türk kadınına özgü bir el sanatı olarak gelişmiştir iğne oyası. 

Anadolu kadınının, sabır, zarafet, yaratıcılık özelliklerinin bir araya gelmesinin en güzel örnekleri ilmek ilmek dokunan iğne oyalarında olsa gerektir. Dünya literatürüne, “Türk Danteli” olarak giren iğne oyasının motifleri, kadının hayal dünyasının ürünü olup, rengârenk iplerle işlenerek uzun yıllar aile içi ilişkilerde iletişim aracı olarak kullanılmış. İğne oyasıyla nakşedilen dokumalarda ümit, sevgi, acı, pişmanlık, öfke, düş kırıklığı, mutluluk gibi duygular dile gelmiş. 

Oyaların sesiyle bazen susturulan bir kadının çığlığına kulak kabartılırken, bazen de aşk acısı çeken bir gencin hisleri dökülmüş ipliklere. Kadın için bir ses, bir nefes olmuş oyalar. Genç kızlar, yeni gelinler, mutluluklarını, mutsuzluklarını, müjdelerini, dargınlıklarını oyaların diliyle çevrelerine anlatma yolunu seçmişler. 

Her çiçek ve her renk farklı konuşmuş yazmalarda. Sümbül aşkı, karanfil güzelliği, papatya saflığı, nergis gönül acısı çekenleri, çilek çileyi temsil ederken, yeşil mutluluğu, sarı oya mutsuzluk ve bezginliği, mavi oya ise nazarlığı ifade etmiş. 

Hiçbir söz söylemeden aslında çok şeyin söylendiği birbirinden zarif motifler, genellikle gelin-kaynana, karı-koca, gelin-görümce arasındaki ilişkilere atıfta bulunan anlamlar taşımış. Her ilmek, ya sitemleri belirtmek ya da bozulan ilişkileri düzeltmek amacıyla atılmış sanki. 

Yüzyıllardır herkesin dilinde olan gelin-kaynana tartışmalarında aracı olarak kullanılan ve düğüm sanatı olarak adlandırılan iğne oyası, sonu gelmek bilmeyen bazen acı, bazen tatlı çekişmelerin, atışmaların tanığı olmuş kimi zaman da. Özellikle gelinin çevresindekilere duygularını iletmesinde yardımcı olarak kullandığı oya motifleri, kimi zaman kavuşmayı bekleyen sevgililerin özlemini, kimi zaman söylenemeyen sözlerin dillendirildiği, kimi zaman da sitemlerin yollandığı bir mektuba dönüşmüş. 

Osmanlı dönemi kadınlarının zekâsının ve sabrının ürünü olarak çıkan ve günümüze kadar da gelen iğne oyası ile bezenmiş, birbirinden güzel rengârenk yemeniler, bohçalar ve mendiller, çeyiz sandıklarının en özel parçalarını oluşturmuş. Atılan her düğümle harikalar yaratılan bu sanatla, eskiden para ve tütün keseleri, tespih, cep saati kılıfı, mendil kenarı süsleri yapılmış, işlenen başörtüsü, yemeni, grep, mevlit örtüsü ve seccade kenarları gönüllüleri mest etmiş. Ayrıca sandık, sehpa, tepsi örtüleri, yatak takımları, bohçalar bezenirken, elbise ve geceliklerin kol, yaka kısımlarında da kullanılarak giysilerin zarif bir görünüm kazanmaları sağlanmış. 

İğne oyası ile süslenmiş kıyafet ve eşyalar, daha çok kadınların hayatlarında önemli bir yere sahip olsa da, erkekler, gönlünü çelen veya eşi olan kadınların işlediği, para kesesi, mühür kesesi ve mendilleri yanlarından ayırmazlarmış. Ayrıca genç kızlar marifetlerini efe başlıklarında kullanılan işlemelerde de göstermişler. 

Her Renginde Bir Duygu, Her Motifinde Bir Anlam Saklı

İğne oyasıyla işlenen yemeniler ortak bir algı oluşturmuş zamanla toplumda. Ve iletilmek istenen her mesaj farklı nakşedilmiş yazmalara. Motiflerle hislerini dillendiren gelinlik kızlar, kayınvalide, görümce veya eltileri için birbirinden güzel yemeniler işleyip koymuşlar çeyiz bohçalarına. 

Genç kızın iyi geçim temennileri daha evlenmeden önce başlarmış müstakbel kayınvalidesiyle… Kayınvalidesine çayır çimen oyası yapıp yollayan gelin, “Aramız çayır çimen gibi huzurlu, ferah, çiçek gibi olsun.” derken, kaynananın geline gönderdiği gelin parmağı oyası ise “Aramızdaki ilişki düzeyli olsun, birlikte güzel günlerimiz geçsin.” anlamını taşırmış. Nişanlı kız birlikteliğini evlilikle sonuçlandırmak istiyorsa kayınvalidesinin nişanı takip eden ilk ziyaretinde, başına badem çiçeği oyasıyla bezenmiş bir yazma bağlarmış. Yine halk arasında kaynana oyası olarak da bilinen ve yapımı son derece zor olan zembil oyasıyla “Kayınvalidenin gönlünü yapmanın ne kadar zor olduğu” mesajı iletilmek istenirmiş. Bohçasına gelincik oyası koyan kız tarafı, “Kızımız gelincik gibi narin ve güzel” anlamını ve uyarısını karşı tarafa iletmek istermiş. 

Aileye sonradan katılan gelinle evin hâkimi olan kayınvalide birlik ve dirlik içinde yaşarsa oyaların rengi ve deseni aynı, eğer geçimsizlik varsa farklı olurmuş. Kayınvalidesine sevgi ve muhabbet besleyen kadın eşe dosta bunu ifade edebilmek için yemenisine sarmaşık oyasını işlerken, hayatından hoşnut olmayan gelinler, ‘kıllı kurt’ oyalı yemeni yapıp takarmış. 

Belki de bir kayınvalidenin gelininin başında görmek istemeyeceği oyaların başında gelirmiş ‘mezar taşı’ oyası. Çünkü bu oya, “Aramızdaki soğukluk mezara dek sürecek.” manasındayken, kaynanasının dırdırından bunalan kadın, acı ve çok konuşan kaynanayı ifade eden ‘kaynana dili’ oyasını tercih edermiş. 

Yakın akrabalara hediye edilen oyaların en gözdesi bahar, sevinç ve müjde anlamlarıyla yüklü olan elma çiçeği oyası imiş. Ayrıca yeni gelinler, evlenmemiş olan görümceleri için bir an önce evlenip gitsin ve evin tek kızı kalayım diye, ona menekşe oyalı yazma işlermiş. 

Halim Nicedir, Yemenimin Oyasından Belli

Çeyiz sandıklarının paha biçilmez parçalarını oluşturan iğne oyalarıyla kadın, aşkını, sevdasını, hüznünü, derdini, acısını, ayrılığını, gurbetliğini anlatır. Ortak bir söylem oluşturan oyalar özellikle karı-koca arasındaki duygu aktarımında büyük rol oynarmış. 

Kocasına sonsuz aşk besleyen kadın gül motifini kullanırken, üzüm oyasıyla ömür boyu mutluluk temennisinde bulunurmuş. Ancak güllü oya inciliyse, “yalnızım ve  senin için gözyaşı döküyorum” diyerek çektiği aşk acısını dile getirmiş. Eşi tarafından sevilip sayılan kadınların yazmalarını erik çiçekli oyalar süslerken, kocası gurbette olanların yazmalarını yaban gülleri donatırmış.

Kocasıyla arası açık olan kadın, başına biber baharı çiçeği oyasıyla işlenmiş yemenisini bağlarken, “ilk günlerinde evliliğime acı düştü” demeye getirirmiş. Yok, eğer kırmızı acı biber oyasını kullanmışsa kocasıyla arasının biber gibi acı olduğuna dikkati çekermiş. Eşinin ilgisizliğinden şikâyet eden gelinin başını çalı çiçekli oyalar sararken, mutlu olamayıp, gün yüzü göremeden kocasından ayrılan kadın, sessiz çığlığını çarkıfelek oyasıyla haykırırmış. 

Kızılcık oyası, hayatından memnun görünen ancak derdini ifade edemeyen kadınların, “kan kustum kızılcık şerbeti içtim” manasında yorumlanırmış. 

Seçilen Oyanın Rengi de Anlam Taşır

Kadınların iç dünyalarının en güzel ifadesi olan oyalar, eskinin en güzel ilan-ı aşk iken, bazen sevip de kavuşamayanların sessiz yolu olmuş. İşlenen her çiçeğin anlamına göre kadının halet-i ruhiyesine ipucu vermiş. 

Aşkın ve mutluluğun sembolü olan sümbülün rengi mor ise âşık kızı, pembe ise nişanlı kızı, beyaz ise sevgiliye olan bağlılığı söylemiş. Gönlüne sevda düşen erkek, aşkını karanfil takarak anlatırken, sarı nergis oyasını başına bağlayan, ümitsiz aşkını haykırmış sessizce. Erik çiçekleri yeni gelinlerin başlarında açarken, bebek bekleyenler müjde oyası, yeni bebek sahibi olanlar da dal oyasıyla mutluluğunu dile getirmişler. 

Anadolu’nun Her Köşesinde Bir Çiçek Açar

Geleneksel kültürümüzün en duygu yüklü el sanatlarından biri olan iğne oyalarındaki bu çeşitliliğe, iletişimde sembolik dildeki zenginlik kadar Anadolu topraklarında açan rengârenk çiçekler de ilham vermiştir. Tabiatta açan ve Türk kadınına ilham veren çiçekler, genç kızların, yeni gelinlerin, yaşlı ninelerin başlarında maharetli ellerin vesilesiyle yeniden açarken, kimileri tıpkı tabiatta olduğu gibi bazı yörelere mahsus kılınmış, o yöre ile adeta özdeşleşmiştir. 

‘Aslanağzı’ oyası Bolu ile, ‘sultan tacı’ Ankara ile, ‘Çarkıfelek’ oyası Tokat ile özdeşleşerek varlığını günümüze kadar sürdürmüş; ‘sarmaşık’ ve ‘gül’ oyaları Nallıhan yöresinin, uzun ömür temennisini taşıyan ‘çınar yaprağı’ oyası ise Mudurnu’nun nişanesi olmuş. Gelinin nikâhtan sonra eltisine hediye ettiği “aramız çiçek gibi olsun” temennisini taşıyan ‘Kütüle’ oyası bugün de Adana ve çevresi ile özdeşleşmiştir. Yine Anadolu’nun farklı köşelerinde bu kadim el sanatını yaşatan, üretim ve çeşitliliğin büyük ölçüde sürdüğü il ve ilçeler arasında ise Rize, Konya, Bursa, Kastamonu, İzmir ve çevresi, Gönen (Balıkesir), Gediz (Kütahya), Muğla, Bafra (Samsun), Ordu ve çevresi ilk sıralarda gelir. 

Duygu ve düşüncelerin iğne oyasındaki çiçek motifleri üzerinden aktarımı, yazılı ve sözlü dile de zengin bir biçimde yansımıştır ki bu ayrı bir yazının konusudur. Şiirlerde ve manilerde geçen işlemeli yazmaları burada sadece bir mani ile örneklendirip geçelim: “Yârimin ince beli / Sarmayan olsun deli / Gelinim çok mutlusun / Başındaki papatyadan belli” 

Bugün kullanılan iğne oyalarına baktığımızda isimlerinin zaman içinde değiştiğini, güncel gelişmelerden birebir etkilendiğini görüyoruz. “Zeki Müren kirpiği”, “Türkan Şoray kirpiği” gibi isimler bunun en bariz örnekleri. İlginç isimlendirmelere de örnek teşkil eder iğne oyaları ki her birinin üzerinde, çağrışımları, kökenleri bakımında durulsa yeridir: “sarhoş bacağı”, “çoban biti”, “bekâr biti”, “garip yuvası”, “topal kız”, “kral kızı”, “saray süpürgesi”, “elti eltiye küstü”, “hanım çantası”, “ergen bıyığı”, “âşık yolunu şaşırmış”, “Medine çiçeği” ve daha niceleri bu konuya örnek olarak gösterilebilir. 


İğne oyasının geleneksel malzemesi ipek ipliktir. Sağlamlığı ve zarafeti nedeniyle tercih edilen ipeğin günümüzde pahalı olması sebebiyle yerini sentetik iplere bırakmıştır. Geleneksel motifler ile ortaya konmuş iğne oyaları, günümüzde otantik mecralarından çıkmış olsa da adeta yeniden keşfedilerek bugün özgün tasarımlarda, gündelik yaşamın hemen her alanında yeniden kullanılmaya başlanmıştır. Giyim kuşam, takı tasarımı, ev dekorasyonu gibi geniş bir yelpazeye açılan iğne oyaları, moda tasarımcılarının göz bebeği durumunda. İğne ile ipliğin buluşmasıyla hanımların parmaklarında can bulan iğne oyalarının zaman içinde kullanım alanları değişse de, kıymeti her zaman bilinecek el sanatımızdır. 

İğne Oyası İSMEK’te Çok Revaçta

Anadolu’da her genç kızın ve her evli kadının çeyiz sandığında özenle sakladığı oyalar, nesilden nesile aynı özveriyle aktarılmaya devam ediyor. Son yıllarda gerek üniversitelerde açılan oya bölümleriyle gerekse Halk Eğitim ve meslek edindirme kurslarındaki eğitimlerle iğne oyasına olan talebin ciddi oranda arttığı gözlenmektedir. 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları İSMEK açtığı kurslarla, 218 branşta dil, spor, meslek ve sanat eğitimi vererek kursiyerlerinin kişisel beceri ve eğitimlerine destek sağlarken, geleneksel el sanatlarında verdiği eğitimlerle kültürel mirasın korunması ve geliştirilmesinde de önemli bir misyon üstleniyor. 

Bu bağlamda iğne oyası meraklısı olan kursiyerlerine bu sanatı öğrenme fırsatı sunan İSMEK, birçok kursiyerine yeni uğraş ve hobi de bu el sanatında üretim yaparak aile bütçelerine destek olmasına imkân sağlıyor. İSMEK’te en çok talep gören branşların arasında ilk sıralarda yer alan iğne oyasının eğitimi, şu anda 150 İSMEK kurs merkezinde devam ediyor. 2005’ten bugüne iğne oyası branşında 30 binden fazla kursiyerini mezun eden İSMEK’te bu branşın usta öğreticileri, haftada 8, toplamda 160 saatlik bir programla kursiyerlerine iğne oyasının nasıl yapıldığını tüm teknikleriyle birlikte öğretiyor. kazandırmasının yanı sıra bazı kursiyerlerinin de bu el sanatında üretim yaparak aile bütçelerine destek olmasına imkân sağlıyor. İSMEK’te en çok talep gören branşların arasında ilk sıralarda yer alan iğne oyasının eğitimi, şu anda 150 İSMEK kurs merkezinde devam ediyor. 2005’ten bugüne iğne oyası branşında 30 binden fazla kursiyerini mezun eden İSMEK’te bu branşın usta öğreticileri, haftada 8, toplamda 160 saatlik bir programla kursiyerlerine iğne oyasının nasıl yapıldığını tüm teknikleriyle birlikte öğretiyor. 

iğne oyası Bir kördüğüm ile bazen mutluluk, heyecan, aşk, sadakat, bazen de öfke, acı, hasret anlatılabilir mi?

Bir kördüğüm ile bazen mutluluk, heyecan, aşk, sadakat, bazen de öfke, acı, hasret anlatılabilir mi?

Yorum ekle:
Yorum eklemek için lütfen giriş yap veya kaydol.
Diğer Gönderiler
Takının Tarihi Gelişimi

Takı, insan vücudunun çeşitli bölümlerini süslemek için eski çağlardan beri kullanıla gelen objelerdir.

Devamını Oku

Takı Tasarımın Önemi

Tasarımcılar ve sanatçılar herhangi bir takıyı tasarlarken kimi zaman işlevi dışlamış kimi zaman ise malzemeyi farklılaştırmıştır.

Devamını Oku

Takı Yapımında Kullanılan Araç-Gereçler

Takı yapımında kullanılması gereken yardımcı bazı araç gereçler vardır. Bunları yazımızda bulabilirsiniz.

Devamını Oku

Keçeden Yapılan Takılar

Takı ve aksesuar ürünleri doğada bilinen tüm maddelerden yapılabilmektedir. Takı çeşitleri kullanılan malzemeye göre büyük emeklerle işlenmiş ve eşsiz süslenme unsurları olarak karşımıza çıkmaktadır.

Devamını Oku

Takı Tasarım Nedir?

İnsanların sosyal, ekonomik ve dini hayatları hakkında tarih boyunca bizlere ipucu veren takıları farklı amaçlarla kullanılmışlardır. 

Devamını Oku